DİĞER
Uğur Yücel’in Neyzen Tevfik’i canlandırdığı “Hiç” adlı oyun dolayısıyla Neyzen Tevfik, Yusuf Atılgan, İlhami Algör, Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi, Ergüder Yoldaş, Siya Siyabend ve A'mâk-ı Hayâl...
"Hatırlamak sadece doğal olarak yaşanan bir şey değildir, bilinçli bir çabayı ya da bakışı da gerektirir. Proust’vari bir bilinç akışını tetikleyebilecek ‘doğal’ bir hatırlama silsilesi mümkündür, ama insanın bazen de hatırlamayı hatırlaması, bakışı yoğunlaştırması da gerekir."
“Erkek egemenliğinin yapıları çok sağlamdır zaten, o yüzden feminist mücadele bu kadar zorludur. Öte yandan feminizmin yapabildiklerini görünce, surda gedik(ler) açmanın zevkine varabilirsiniz! İradenin iyimserliği bu değilse nedir?”
Nâzım Hikmet’in Münevver Andaç’a yazdığı mektuplar içerisinde yer alan ve daha önce hiç yayımlanmamış iki şiiri: “Bütün yolculuk boyunca hasret ayrılmadı benden” ve "D.O".
"Temizlikçilik, görünmez olduğu kadar duyulmaz ve okunmaz da bir iş koludur. İtiraf etmeliyim, Türkçe literatürde bir temizlikçiye nadirattan rastlanması, Lucia Berlin’in kitabını benim için daha kıymetli kıldı."
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Kaybettiğimiz insanların yeri doldurulabilir mi? Bir başkasını –benzer bir insanı ya da benzer şekilde tasarlanmış bir androidi– kaybedilen kişinin yerine koyabilir miyiz? Kazuo Ishiguro yeni romanı Klara ile Güneş’te bu soruyu yöneltiyor okura."
"Eğer roman keşfedeceği gerçeklik alanıyla tanımlanıyorsa, Peygamberin Son Beş Günü iyi bir şeyler yapmış görünüyor. Romanın karakterleri kendilerine erdemleri nedeniyle hayran olunmasını istemiyorlar. Onları anlamamız için çırpınıyorlar sadece."
"Bora’nın biyografisinin sığ Kemalizm eleştirisi tuzağına düşmeyen, bir kişi üzerinden meselenin karmaşıklığına hakkını veren, olgun bir yaklaşımla yazılmış olduğunu düşündüm. Dahası, Bora’yı zaman zaman fazla üslupçu bulmama karşın, bu dilin biyografi çalışmasını nasıl zenginleştirdiğini gördüm. Ancak Ayhan Aktar ve İştar Gözaydın imzalı eleştiri metninin yargılayıcı edasını fazlasıyla yadırgadım."
"Belli ki Aktar ve Gözaydın, kitaptan çok kendi beklentilerinden söz ediyorlar. Charles Dickens biyografisi yazan birisine, 'Çartizm’in bir işçi hareketi olarak yetersizliğinden niye bahsetmedin?' diye çıkışmaya benziyor bu."
"Hasan Âli Yücel biyografisinde Tanıl Bora biraz ‘Ankaralı’ bir metin kaleme almış gibi görünüyor. Metinde kendini sol veya çağdaş sayan kesimin yıllardır yelkenlerini şişirdiği nostalji rüzgârı karşısında eğilen bir hava hissettik."
"Tanıl Bora’nın yazdığı biyografi Hasan Âli Yücel'i ‘Kemalist bir ikon’ olarak tekrar tedavüle sokuyor. Baştan söyleyelim, biz Yücel’i ve bakanlık kariyerini Bora’nın anlattığı şekilde değerlendirmiyoruz. Onu sadece bir birey olarak değil, ‘Homo Kemalismus’ olarak adlandırdığımız, Cumhuriyet’i kuran heyetin bir mensubu olarak ele almak gerektiğini düşünüyoruz."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık